3 Temmuz 2009 Cuma

cuma üzümü


beyaz için hiç birinizden bir cümle, bir sözcük, bir çığlık, bir mırıltı, bir fısıltı, bir inilti olsun duyulmadı. neden, diye soracağımı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. sormayacağım. keyfiniz bilir.

şu resimden yavaşça sarıya mı geçeceğiz sanıyorsunuz? hayır efendim, ne münasebet. beyaz hakkında konuşmadan, beyazı bir güzel ve keyifle kirletmeden şuradan şuraya gitmiyoruz. diyorum bak, aşağıda bekliyeceğim sizi, geldiniz geldiniz; yoksa oraya bir kulübe inşaa ediyorum, kendime beyaz bekçisi adında bir unvan icat edip orada yaşayıp gidiyorum. siz ne tatlı üzümler, ne şeftaliler, ne incirler, ne karpuzlar yiyeceksiniz bu arada. ben bekleyeceğim; siz mandalinalara, portakallara, elmalara geçeceksiniz, ben yaşlanacağım, saçlarım beyazlaşacak, derme çatma kulübeme girip dikiş makinamda kendime beyaz bir kefen dikeceğim. vasiyetimi kefenimin üstüne yazacağım, tüm oyuncuların isimleri olacak orada. artık ölmeye yakın olduğum için, bir ihtiyarın belleği nasıl beyazlaşıp, aklında sadece çocukluğu kalırsa, öyle bağışlayacağım sizi. her birinizi neden sevdiğim yazıyor olacak orada. bunlar size ait sırlar olacak, meğer orada bir sandalyede duvara dönük otura otura ermiş olmuşum, bilge olmuşum, neden sevilebilir insanlar olduğunuzu siz bilmezken, ben biliyor olmuşum.

ne yapacaksınız? bekleyecek kadar sabırlı mısınız? yoksa hayatı daha mı önemsiyorsunuz? siz bilirsiniz. siz, bilirsiniz.



not: bu arada ben buenos aires'ten kulübem için ağaç almaya gidip geliyorum hemen.

2 yorum:

senay izne ayrildi dedi ki...

biz gelmiş olduğumuz zaman siz gidecek olmuş olacaksınız. işte bu yüzden bloger lara bağlanmak istemiyorum. beyaz beyaz, dibine dek beyaz.

lusin dedi ki...

:)ah! hayatımı kurtardın sahip. sen geldin ya, beyazın bekçiliğinden kurtardın ya beni, beyaz şimdi neşeli gün ışığı oldu ve ben hemen bir mime yanıt bile yazdım.