Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik.
ee... bak gidiyorum diyorum, anlamazlıktan geliyorlar. eğer sesiniz çıkmazsa hiç gelmem ona göre. hey! aman bayan lusin, peki git özlet kendini ama geri gel, filan demek yok mu?... çok eğlendik filan...
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor Bir de seni ekliyorum susuşlarıma
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız Yüreğimize alırız onları, ısıtırız Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam
Gidersen kar yağar avuçlarıma Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür Bir tufan olurum sustuğun her yerde
* * *
gitme lusin, gideceksen eğer, tek bir şartım var:
biri sana sorarsa beni sana sorarsa gitti der misin gittiğimi söyler misin ben gidiyorum sana benimle gider misin?
:P yani torkunç, gide gide bana gideceksek, gitmiyorum! sana da tavsiye etmem hiç. yahu benim derdim kendimden son hız ve olabildiğince uzaklaşmak. kendimi bi saniye daha çekemem!
yaa neden ama neden? ne güzel oynuyorduk? gerci bi yandan da yorulmuş olabilirsin, o caanım bilmeleceri hazırlamak zor iş. şöyle bi soluklanıp geri gelsen, ikinci perdeyi süper bir bilmeceyle açsan, olmaz mı lusincik?
hımmm... neo pek yorulmadım aslında. dahası çok ama eğlendim. ama merak ettim işte burada eğlenen sadece ben miyim,diye:)madem öyle ikinci perdeyi en kısa sürede açarım. süper mi olur bilmece, emin değilim ama.
erhanbey, ee... gelmiyorsunuz, n'apayım!? eh, madem böyle yazarım ben de.
* herkese şımarıklık yapabiliyorum da söz konusu siz olunca utandım biraz şımarıklığı sürdürmeye. siz en öğretmen halinizle bana, "lusin, sırana geç, bakiim!" deseniz derhal ve özür dileyerek yazmaya başlarım:)
burada bilmeceler olacak. daha çok edebiyat bilmeceleri. sen bileceksin ve diğer bilmeceye geçeceğiz. ben bilmece sormak için okuyacağım. sen bilmeceyi çözmek için. biz, senle ben okuyacağız. kitaptan edinilmiş bilgilerle iki arkadaş olacağız... boston'un kuzeyinde, cambridge'de, charles ırmağının karşısındaki bankta öteki ile karşılaşan iki arkadaş gibi... yani, her birimiz ötekinin karikatürleştirilmiş öyküntüsü olacak. hem çok farklı, hem tıpatıp aynı.
9 yorum:
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
aman dur, ne yaptın torkunç, çok seksi olmuş bu. cık, cık, cık.
ee... bak gidiyorum diyorum, anlamazlıktan geliyorlar. eğer sesiniz çıkmazsa hiç gelmem ona göre. hey! aman bayan lusin, peki git özlet kendini ama geri gel, filan demek yok mu?... çok eğlendik filan...
yok!:(
:| (çapkın erkek bakışı) :))
eh o zaman bu da ahmet telli'den:
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Bir de seni ekliyorum susuşlarıma
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam
Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
* * *
gitme lusin, gideceksen eğer, tek bir şartım var:
biri sana sorarsa
beni sana sorarsa
gitti der misin
gittiğimi söyler misin
ben gidiyorum sana
benimle gider misin?
:)
:P
yani torkunç, gide gide bana gideceksek, gitmiyorum! sana da tavsiye etmem hiç. yahu benim derdim kendimden son hız ve olabildiğince uzaklaşmak. kendimi bi saniye daha çekemem!
ama siz burada çekeceksiniz! beeelkiiii.
yaa neden ama neden? ne güzel oynuyorduk? gerci bi yandan da yorulmuş olabilirsin, o caanım bilmeleceri hazırlamak zor iş. şöyle bi soluklanıp geri gelsen, ikinci perdeyi süper bir bilmeceyle açsan, olmaz mı lusincik?
nereye böyle birden gitmek? ki daha tam gelmemişken bile?
hımmm... neo pek yorulmadım aslında. dahası çok ama eğlendim. ama merak ettim işte burada eğlenen sadece ben miyim,diye:)madem öyle ikinci perdeyi en kısa sürede açarım. süper mi olur bilmece, emin değilim ama.
erhanbey,
ee... gelmiyorsunuz, n'apayım!? eh, madem böyle yazarım ben de.
* herkese şımarıklık yapabiliyorum da söz konusu siz olunca utandım biraz şımarıklığı sürdürmeye. siz en öğretmen halinizle bana, "lusin, sırana geç, bakiim!" deseniz derhal ve özür dileyerek yazmaya başlarım:)
Yorum Gönder