7 Nisan 2009 Salı

fazla yumurtanız var mıydı?


Filmleri rahatsız edici. Can sıkıcı. Zor izlenir. Şiddet, taciz, vahşet var. Beni en çok sarsan filmi o, değil, şu değil de Yedinci Kıta filmidir. Tıkır tıkır işleyen bir sistemi olan bir Alman ailesi. Karı, koca ve küçük kızları ile standart bir aile. Almanları öyle biliriz nedense, duygusal bir iletişim filan yok aralarında. Kadının, kocasının ailesine yazdığı mektuplarla gidişatı öğreniriz. Ailenin sıradan günlerine tanık olup sıkılırız. Karı koca bir karar alırlar neden sonra, herkese tatile gideceklerini söyleyip kızlarıyla birlikte eve kapanırlar, dünya ile ilişkilerini keserler. Yavaş yavaş eşyalarını yok etmeye başlarlar, bankadan çektikleri parayı klozete atıp sifonu çekip, işleme devam etmeleri bayağı bir vakit alır. Yapacakları işte tüm aile anlaşmış gibidir, ama evin büyük akvaryumunu içindeki balıklarla devirdiklerinde küçük kız, şiddetle karşı çıkar, şok geçirir. Kıyım, sadece kendilerine yönelik olmalıdır. Filmin sonunda aile üyeleri, karlı gösteren TV’nin karşısında birer birer kendini öldürür. İzlediğim en ürkütücü filmlerden biriydi.

Piyanist filmi rahatsız edicilikte bir numaradır. Cinselliği bastırılmış piyano öğretmeni rolünde
Isabelle Huppert çok iyidir ama filmi izledikten sonra insanın rahat bir uyku uyuması gerçekten çok zor.

Bilinmeyen Kod, Paris’te ırkçı, hoşgörüsüz davranışlara eğilir ve iletişimsizliğin yarattığı bulantı gerçekten midenizi kasar. Yönetmenin bu filminde Juliette Binoche oynar. Filmde bir tiyatro oyuncusunu canlandırır. Bu tiyatro oyunu ünlü bir yazarın, çok ünlü bir kitabındandır. (Soru bu değil, ama sormadan geçemedim. Filmi izlerken tuğla ile örülmüş pencereyi gördüğümde kitabın adını bağıracaktım neredeyse.)

Yönetmenin, Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası, Benny’nin Videosu, Kurt Zamanı filmleri de bulunmakta.

Soru basit;
1- Yönetmenin ismini istiyorum.
2- Yönetmenin ilk olarak 1997’de Almanca olarak Avrupalı seyirci için, 2007 yılında neredeyse plan plan aynı olarak ikinci kez Amerikan versiyonunu çektiği filmin adını soruyorum.
İpucu:
1- Beyaz eldivenler, geriye sarılan kamera, kameraya bakıp konuşan oyuncu.
2- "Can I just have the eggs? Please? Thank you. Oh your cat jumped up on me, Nat, and I dropped the eggs. Can I have the other ones? I see them right there. You can go to the store tomorrow. No I am not being rude. No, I will not leave without the eggs."
Bu kadar rahatsızlık duymama rağmen yönetmenin hemen her filmini izlemişim. Sanırım bir daha izlemeyeceğim. Şimdi bile içim karardı.
not: yönetmenin babasi alman, kendisi almanya dogumlu ve avusturyali sayılıyor. thomas bernhard'dan sonra bir avusturyalı daha!

9 yorum:

pusarık dedi ki...

michael haneke - funny games

(harbiden rahatsız edici hatta izlenirken boğazlı kazak giyilmemesi tercih edilmeli bence, sünebilir daralmayayım derken :))

lusin dedi ki...

film duman'a "lütfen" derken geldi aklıma aslında.

bize bembeyaz, temiz giysiler ve kibar konuşma alışkanlığı veren "medeni" dünya, bir yandan da ince bir vahşete seyirci kalır. onu yaratır, körükler, bakar, tanımlar, tasnif eder, bilimsel adlar uydurur. her şey çok şıktır. medeniyet yalnızlaştıran, sapkınlaştıran, iletişimsizleştiren monotonluğunu bu vahşet ile kırar.

ama bir kır evine çekilseniz de işe yaramaz işte, kapınızı fazla yumurta istemek için çalan birine de "hayır" demeniz zordur. bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmıştır korku.

hızlı geçelim bunu. sonra daha gülünç şeylerden konuşalım. üzülmeyelim artık.

pusarık dedi ki...

keşke önce bir önceki yazının yorumlarını okusaymışım, kendimi mızıkçı gibi hissettim ya...

lusin dedi ki...

yok yok pusarık, göndermen iyi olmuş. hem ben biraz bekletiyorum yanıtları zaten.

ben de merak etmiştim seni. şu son tarot falından sonra ortalıkta görünmeyince, acaba fala üzüldü mü pusarık, diye geçti içimden.

hoşgeldin:)

yanıt mı? elbette doğru!

dreamsact dedi ki...

Bana hazırlayacağın zor soru bu değildi sanırım, değil mi Lusin? (Şımarıklığıma bir de ukalalık ekleyeyim :)

Haneke - Funny Games . (Söylene söylene yazıyorum bu cevabı.. :)

lusin dedi ki...

halid'e alkış!
:)
akıllım,
o zor soru otar yossalini idi. neo bildi onu da. bu kolay soru, sen google'a bakmadan, hemen bil,biz seni alkışlayalalım, sen de mutlu ol, bana güzel hediye gönder diyeydi.

yalnız şeyi biliyor musun? bilinmeyen kod filminde geçen tiyatro oyununun hangi yazarın hangi kitabından uyarlandığını? hatırlamazsan sorun değil, çünkü filmi izlerken ya farkediyorsun ya da edemiyorsun zaten o bölümü. hele de kitabı okumamışsan farketmen iyice zor. ben söylerim.

dreamsact dedi ki...

Yok, bilmiyorum valla.. :)

lusin dedi ki...

john fowles, koleksiyoncu olacaktı yanıt
:(
bu soruya hediye düşünmemişim. ama herkes bana burcunu söylerse günlük bir burç yorumu hediye edebilirim. daha sonraki zamanlar için d ediyorum. halid'in ve neo'nun burçlarını biliyorum sadece.

neo'dan ve duman'dan geldi hediye. ikisi de güzel. size de göstereceğim yakında.

başım ağrıyor biraz. sevimsiz bir dalgınlık var üstümde. allah allaaah.

görüşürüz.

lusin dedi ki...

bu arada, halid'in sinema bilgisi ve zevki beni çok, çok aşar. ancak şimdi halid'e soru sormak için otur tarkovski'leri tekrar izle, onları anla filan, zor iş. öyleyken böyle oluyor. katlanacaksın halid'ciğim. hep birlikte katlanacağız bana.