4 Temmuz 2009 Cumartesi

erhan bey beni mimlemişti-1

"Hangi kitabı okuduğunu gördüğünüz bir adamla/kadınla tanışmayı isterdiniz?"




Akşam yemeğini, kentimizin yeme içme mekanlarıyla pek de alakası olmayan kuytu bir köşesinde, müdavimleri dışında kimsenin bilmediği bir lokantasında yerim. Dün akşam, lokantanın her zamanki tuğla duvarlı, az ışıklandırılmış köşesinde bulunan masamda yemeğimin gelmesini beklerken karşı masada onu gördüm. Yaşlıca bir adam, incecik ve çok hoş giyinmiş.* Bir yandan şarabını içerken bir yandan da okuduğu kitaptan notlar alıyor. Garson’dan hesabı getirmesini isterken, kitabı şöyle bir kaldırıyor ve kitabın Prag hakkında yazılmış bir gezi kitabı** olduğunu fark ediyorum. Kitaptan gözümü kaldırdığımda, güzel gün görmüş bakışlarıyla karşılaşıyorum. Hayret, hiç utanmıyorum. Telaşlanmıyorum da. Hatta;

“Ey vapur, beni de götür yanında! Ey gemi, çal beni buradan! Uzaklara, çok uzaklara götür! Burada çamura dönüyor bütün gözyaşları!” diyorum.

Gülümsüyor ve


“Orada yıldızlar gördük
Ve dalgalar, kumlar gördük,
Ve onca krize ve umulmadık felakete rağmen,
Burada sıkıldığımız kadar sıkıldık,” diyor.***

Gülümsüyoruz. Garsona hesabı ödeyip kalkıyor, masamın yanından geçerken bir an durup bakıyor. Bakıyorum. Bakışıyoruz. O an gerçekten de onunla Prag’a kadar gidebileceğimi, Prag’ın eski mahallelerinde dolaşıp, ünlü Çek biraları deneyeceğimizi, çok eğleneceğimizi biliyorum. O da biliyor. Masada duran elime şöyle bir dokunup, “hoşça kal” diyor.

* Adam nereden baksan Murat Belge'yi çok andırıyor. O değil elbette. O, Prag hakkında bir gezi kitabı yazıyor olurdu.
** Kitap, Dost Yayınlarından çıkmış, Dorling Kindersley kitabı.
*** İki şiir de Baudelaire'den.

Elbette elbette... unutuyordum neredeyse. Ben de Sahip'i, Halid'i, Pusarık'ı mimliyorum. Hadi bakalım, gözler kütüphaneye!

6 yorum:

şenay izne ayrildi dedi ki...

şimdilik truman capote okuyan biri diyeyim ki zaten bilirsiniz.

pusarık dedi ki...

miminizi aceleye getirmek istemiyorum - aşıkken başka adamları düşünmek zor - ilk kırgınlıkta soluğu bu yazıda alacağım :)

pusarık dedi ki...

mim için teşekkür ederim :)

lusin dedi ki...

sahip,
bilmez miyim! biliyorum elbette ve ben bir gün truman capote'leri tekrar okumaya başladığımda sizinle karşılaşmayı nasıl isterim, bunu biliyor musun?

lusin dedi ki...

pusarık,
bir kitap tanışıklığı aşkı hiç getirmeyebilir. bir sadakatsizlik söz konusu değildir yani. ve hatta kitaplarla düşüp kalkan biri çoğu kez kötü bir aşık olur, bunu diyeyim ben sana. sende heyecan uyandıran bir kitabı okuyan bir kadın ve erkek, iyi bir arkadaş olmayı vaadedebilir ama.sende heyecan uyandıran biriyle arandaki ilişkiyi, arkadaş ya da aşık olunan olarak tanımlatan şey cinsellik midir? sana kendimle ilgili bir sır vereyim; iyi bir kitap okuyan, beni başka türlü düşünmeye sevk edecek güçlü bir açıklama yapan, sözün güzel bir yerinde çok güzel gülümseyen, insancıl bir diyelim fincan tasarımı yapan birine ben o anlık ve belki sonrasında aşık oluyorum. bu aşkın içinde de cinselliğin esamesi okunmuyor. için rahat olsun yani.

ama elbette bir erkeğin en seksi hali de kitap okuyorken ki hali;)

bana kalırsa sen, sevgilini anlat, onun hangi zamanlarda kütüphaneden hangi kitabı seçişini, okuma hallerini ve okuduğu kitapla değişen ruh hallerini, filan. kitap okumaz, diyorsan, evet haklısın bu mime hiç bulaşma sen. durup dururken üzmeyelim sevgiliyi. ki ömründe bir kitap olsun okumamış ne tatlı insanlar var.ya da erkek değil bir kızı da düşünebilirsin, kitap okurken. o da olur.

bu ne gevezelik lusin, yaa! hadi artık vedalaş.

bay bay!

pusarık dedi ki...

:)))

ufak bir karışıklık oldu aslında, sevgilim yok, hiç olmadı.

sözlerinde kesinlikle haklısın (özellikle 'bir erkeğin en seksi hali de kitap okuyorken ki hali' konusunda :)

benimkisi aldatmaktan çekinmek değil, tuhaf oluyorum aşıkken... düşünmek güçleşiyor, dünyadaki tek erkek oymuş gibi görmeye başlıyorum, algım bozuluyor, dengem alt üst oluyor, öyle işte... mimi onun için fikrimi iraz ondan uzak tuttuğum bir zamana sakladım.

sevdiğim adam sıkça kitap okur, bu onda en çok sevdiğim şeylerden ama hallerini tasvire başlarsam uzun, ağdalı ve de muhtemelen duygusal dozu fazla kaçmış bir yazı olur bu... sıkmak istemem.